Türkiye Büyük Millet Meclisi, 23 Nisan !920 Cuma günü açıldı.
Bu gün, Türk Milleti,  yeni Türk Devletinin kuruluşunu, bütün dünyaya , biz ölmedik, öldürmeyeceksiniz, tarihte var idik, bugün de varız, yarın da var olamayacağız diyerek duyurmuş idi.
Türk ve Milli kelimelerinden cibilliyeti gereği rahatsız olanlar, bu iki kelimeyi her türlü vesile ile unutturmaya çalışmışlar, çalışmakta ve yerlerine başka kelimeler uydurmakta, kullanmaktalar.
O sebepledir ki Milli egemenlik, Ulu kök sözcüğüne , Türkçe de olmayan, Fransızcadan ithal, sal, eki getirilerek Ulusal Egemenlik,  Gazi Türkiye Büyük Millet Meclisi, Parlamento şeklinde söylenmekte ve bu söylemler maalesef dile yerleştirilmektedir.
Oysa, Gazi Mustafa Kemal Atatürk diyordu  ki, '' Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tesellisine sahne oldu. Bu sahne en az yedi bin senelik Türk beşiğidir.
Beşik; tabiatın rüzgarlarıyla sallandı. Beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurlarıyla yıkandı. O çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı.
Onları tabiatın babası tanıdı. Onların oğlu oldu.
Bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu. TÜRK oldu. TÜRK budur; yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan bir güneştir...''
Neden böyle demiş idi?
Üç kıt'ada hoşgörü ve adaletle hükmeden Osmanlı Türk İmparatorluğu, dinleri, dilleri ve kültürlerine saygı gösterdiği Sırp, yunan, Hırvat, ermeni, kavm-i necip diyerek saygı gösterdiği Arap ve diğer azınlık unsurların içeride ihaneti ve batının bunlara verdiği destek ile, Osmanlı-Rus, Balkanlar ve 1. Dünya savaşları neticesi, göçlerde ve cephelerde, yüz binlerce vatan evladını şehit vermiş, ekonomik açıdan iflas etmiş idi.
Mondros Mütarekesinin 30 Ekim 1918 de çok ağır şartlarla imzalanması sonucu, İstanbul'a dönen Mustafa Kemal Paşa Boğaz da demirli, İngiliz, Fransız, İtalyan savaş gemilerini gördüğünde yanındakilere '' Geldikleri gibi giderler.'' dedi.
Geldikleri gibi gideceklerdi, ama nasıl? Millet, yorgun, harap ve bitap idi, amma, Türk Milletinin milli karakterinin temeli bağımsızlık idi. Batı ve yerli işbirlikçilerini aksine Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları milletin özündeki cevheri biliyorlar, milleti tanıyorlar ve güveniyorlardı.
Kısa bir sürede, İngilizler Musul ve Diyarbakır bölgesini, Fransızlar Adana, Antep ve Maraş bölgesini, İtalyanlar Antalya ve Muğla bölgesini, Yunanlılar İzmir'i işgal ettiler. Silahlanan Rum ve Ermeniler, işgal kuvvetlerinin desteğiyle çocuk, kadın, erkek demeden Müslüman Türk halkını katletmeye başlamıştı.
İşgale uğrayan her yerde halk işgale gerek silah ile gerekse mitingler, merkezi hükumete ve dünya devletlerine çekilen telgraflar ile tepki gösteriyordu.
Doğu İlleri Müdafaa i Hukuk, Anadolu ve Rumeli Müdafaa i Hukuk, Kuva-i Milliye, Reddi İlhak gibi cemiyetler oluşturuldu.
Yörük Ali, Demirci Mehmet, Parti Pehlivan, Makbule Hanım gibi efeler, Çerkez Ethem gibi gerilla liderleri, Ahmet Hulusi, Mehmet Rifat efendi gibi din adamları, Mehmet Akif Ersoy, Mehmet Emin Yurdakul gibi şair ve edipler Anadolu da, 19 Mayıs 1919 da Samsuna çıkan Mustafa Kemal'in, askerin deyimiyle Sarı Paşanın emrinde ve yanında idiler.
Erzurum ve Sivas Kongrelerinden sonra Milli Hakimiyeti ve Milletle beraber olarak zaferi sağlayabilmek için bütün kuvvetleri Milletle beraber hareket ettirmek ve Milleti hakkıyla temsil edecek vekilleri Milletin selahiyetiyle Türkiye Büyük Millet Meclisinde toplamak kararı alındı.
Nihayet 23 Nisan 1920 günü Ankara da Allah'ın izni ile Cuma namazını müteakip Türkiye Büyük Millet Meclisi Toplandı.
Bu şekilde Egemenliğin Kayıtsız Şartsız Millete ait olduğu belirlendi. Bu şekilde Türkiye'nin bütün kudreti Büyük Millet Meclisinde toplandı. Yasama ve yürütme organı o idi. Ordular Büyük Millet Meclisi Orduları idi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal'in liderliğinde İstiklal Mücadelesini başlattı.
 O meclis,  milli mücadele destanını yazarken bir çok üyesi fiilen cephelerde görev aldı ki her biri ayrı ayrı yazılmalıdır. O meclis Gazi Meclis oldu.
Gazi Türkiye Büyük Millet Meclisinin ''GAZİ'' sıfatını ve ''ATATÜRK'' soyadını verdiği Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK diyor ki:
''Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir.''
''Kuvvet birdir ve o milletindir.''
''Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur.''
''Hiç şüphe yoktur ki devletimizin ebedi müddet yaşamı için, memleketimizin kuvvetlenmesi için, hayatımız, namusumuz, şerefimiz, geleceğimiz için ve bütün kutsal kavramlarımız ve nihayet her şeyimiz için mutlaka ve kıskanç hislerimizle, bütün uyanıklığımızla ve bütün kuvvetimizle milli egemenliğimizi koruyacak ve savunacağız'' 
 Demekle kalmadı. Güvenini her fırsatta belirttiği Türk Milleti ile Milli Orduyu yeniden kurdu. 1. ve 2. İnönü, Sakarya ve Dumlupınar da Türk Ordusu destanlaşan bir tarih yazdı. Nihayetin de 29 Ekim !923 de Yeni Türk Devlet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Kuruldu .
Türkiye Büyük Millet Meclisinin açıldığı günün, Türk Devleti var oldukça hatırlanması, ''Hakimiyet-i Milliye Bayramı'' olarak kutlanması, 1921 yılında çıkarılan bir kanun ile kararlaştırıldı.   Himaye-i Etfal Cemiyeti ( Çocuk Esirgeme Kurumu ), 23 Nisan 1923'te millî bayram için pullar bastırmış ve satmıştı.] 23 Nisan 1924'te Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde "Bu gün Yavruların Rozet Bayramıdır" ibaresi yer almış, 23 Nisan 1926'da da yine aynı gazetede "23 Nisan Türklerin Çocuk Günüdür" başlıklı bir yazı kaleme alınmış ve bu yazıda cemiyetin bu günü çocuk günü yapmaya çalışarak doğru yolda olduğu ve para kazanan herkesin bu gün cemiyete çocuklar için bağışta bulunması gerektiği vurgulanmıştı. Nihayet 23 Nisan 1927'de Himaye-i Etfal Cemiyeti o günü Çocuk Bayramı olarak kutlamıştır.
23 Nisan 1927'dTürkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu ve dönemin cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk himayesinde gerçekleştirilmiş, etkinlikler için Atatürk arabalarından birini çocuklara tahsis etmiş ve Cumhurbaşkanlığı Bandosu'nun konser vermesini sağlamıştı. 
1935 yılında, bayramlar ve resmi tatil günleri hakkındaki kanun ile Milli Hakimiyet ve  Çocuk Bayramı olarak tanımlandı.
Selam ve Dua ile