GÜNDEM

Başkan Bayraktar: "Tarihimizde böylesini görmedik"

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Manisa'da 9 Nisan'ı 10 Nisan'a bağlayan gecede meydana gelen zirai dondan etkilenen ve zarar gören bağlarda incelemelerde bulundu. Bayraktar, "Bizim yaptığımız tespitlere göre tarihimizde gördüğümüz en büyük afet bu. Böyle bir don olayını biz görmedik" ifadelerini kullandı.

HABER: CENGİZ KILINÇASLAN

TZOB Başkanı Şemsi Bayraktar, Şehzadeler ilçesine bağlı Yeşilköy'de bağlardaki zararı yerinde inceledi. Bayraktar'a Manisa Ziraat Odaları Koordinasyon Kurulu Başkanı ve Şehzadeler Ziraat Odası Başkanı Hüseyin Altındağ, ziraat oda başkanları eşlik etti. 

"Dallarda kuruma var"

TZOB Başkanı Şemsi Bayraktar bağlarda yaptığı inceleme sonrasında gazetecilere açıklamada bulundu.

Bayraktar,

"İklim değişikliği ülkemizde en başta tarım sektörü olmak üzere bütün sektörleri etkiliyor gibi görünüyor. Çünkü şimdi bir taraftan tabii son yıllarda görülmeyen bir afet yaşıyoruz. Afet sayısında çok ciddi bir artış var. Bunu nereden anlıyoruz? 2014 yılında afet sayısı 500'dü. 2024'e geldiğimizde sayı 1250'ye çıktı. 2025 yılında da afetlerle başladık. Şimdi bir taraftan afet sayısı artıyor ama diğer taraftan bizi en çok etkileyen tarafı afetin şiddeti artıyor. Yani afet artık uç noktalarda yaşamaya başladı. İşte bu bölgelerde de görüyoruz. 3 gün, 4 gün devam eden bir afet, bir don olayı. Ama tabii son yıllarda görmediğimiz sıcaklık değerleri. Yani son 30 yıldır görmediğimiz sıcaklık değerlerini bu sene gördük. 20 derecelere kadar bazı bölgelerde sıcaklık değerleri düştü. Bir de tabii bizim yaptığımız tespitlere göre tarihimizde gördüğümüz en büyük afet bu. Böyle bir don olayını biz görmedik. Şimdi tabii bu bölgelere de bütün bölgelerde çok ciddi zarar var. İşte bugün de İzmir'i gezdik. Şimdi bu bölgeye geldik. Şimdi bu gezdiğimiz bahçede bağların yüzde 100'ünde zarar var. Tamamen kurumuş. Ama işin bir vahim tarafı daha var. Şimdi dallarda kuruma var. Yani bu şu demektir. Bu bahçelere iyi bakılmazsa önümüzdeki birkaç yılda bu bağlardan ürün alamayız. Yani bu bağlar ürün bağlamaz. Dolayısıyla afetin bu boyutunu bu büyüklüğünü değerlendirerek yardım yapmak fevkalade önemli" dedi. 

"Barajların beslenmesi lazım"

Mevsimsel kaymaların yaşandığına dikkat çeken Bayraktar,

"Şimdi tabii mevsimsel kayma belli ki önümüzdeki dönemlerde de bizi yoracak ve üzecek. Şimdi ilk baharda neyi yaşadık? Kışı yaşadık. Ocak ayında yağış almadık. Çok kurak bir aydı. Şubat ayı geldi. Şubat ayında yağış almadık. Fakat bazı bölgelerde don olayları yaşadık. Mesela Şubat ayında Akdeniz bölgesinde Narenciye bitti. Çok büyük zarar gördü. Mart ayı geldi. Mart ayında da yağış almadık. Fakat don olayları gördük. Şimdi bu gezdiğimiz üzüm bahçesi Mart ayında bir don hadisesi yaşadı. Bir zarar gördü. Şimdi üreticilerden aldığımız bilgi bu. Ama yeterli yağış oldu mu? Yeterli yağış olmadı. Bazı bölgelerde sıcaklık değerleri 35° buldu Mart ayında. Nisan ayına geldik, Nisan yağışlarını bekledik. Nisan ayının başlarında gelen yağışlar doğrusu bizi sevindirdi. Yağmur yağışları bizi sevindirdi. Niye? Çünkü yeraltı sularının beslenmesi lazım. Barajların beslenmesi lazım. Çünkü yazın bize bunlar lazım.

"Afetin boyutunu çok iyi değerlendirmemiz lazım"

Bayraktar,

"Hububat üretimi Türkiye'nin biliyorsunuz büyük bir bölümünde hububat ekimi var, hubbat üretimi var. Dolayısıyla arpa ve buğday için de bu yağışlara ihtiyaç vardı. Biz bu açıdan yağışları, yağmur yağışlarını sevindirici bulduk. Ancak hiç beklemediğimiz bir olay oldu. Kar yağdı ve arkasından don geldi. İşte bunu beklemiyorduk. Kış aylarında yaşadığımız iklimi biz ilkbahar'da yaşadık. Tabii hemen ziraat odalarımız tabii Türkiye'nin her tarafında çalışmalara başladılar. İlçe tarım müdürlerimiz ile beraber köyleri gezdiler ve bizim yaptığımız tespitlerde 65 ilde don zararı tespit ettik. Bu çok büyük bir rakam. Hatta bazı yerlerde şu an don riski devam ediyor. Bu sayı bir miktar daha artabilir. Şimdi burada üreticilerimizin tabii bu süreçte beklentileri var. Ve bu taleplerini dile getiriyorlar. Biz de bu talepleri tabii hükümetimize intikal ettiriyoruz ve bu taleplerin tabii yerine gelmesi noktasında da muhakkak ki takipçisi de olacağız. Nedir bu talepler? Şimdi bir defa üreticilerimiz Tarsim'le ilgili bir takım taleplerde bulunuyorlar. Tarsim'in alanda tespitler yaparken zarar tespitlerini yaparken çok hassas, çok adil ve medeniyetle davranmasını istiyorlar. Üreticiyi korumasını istiyorlar. Bu fevkalade önemli. İkincisi özellikle donla alakalı primlerin yüksek olduğunu ifade ediyorlar ve bu primlere gücümüz yetmiyor diyorlar ve burada bir destek istiyorlar. Yani prim yüksekliğini ifade ediyorlar ve burada bir destek istiyorlar. Bunu buradan tabii hem kamuoyu marifetiyle paylaşalım ama TARSİM ile görüşmeleri yaptık ve yapmaya devam edeceğiz. Bu bu fevkalade önemli. İkincisi, üreticilerimizin Ziraat Bankaları'na, devlet Bankalarına, özel bankalara ve tarım kredi kooperatiflerine borçları var. Dolayısıyla bu borçların yapılandırılmasını bekliyorlar. Ama bunu yaparken de ifade ettiğim gibi afetin boyutunu çok iyi değerlendirmemiz lazım" dedi. 

"Üreticimize girdi desteği sağlanması lazım"

Bayraktar,

"Bazı bahçelerde zararlar yüzde 100 ve önümüzdeki yıl belki bazı bahçelerden ürün almamız da mümkün olmayacak. Çok iyi bakarsak belki, çok iyi bakım yaparsak belki bazı bazı bahçeleri kurtarma imkanımız var. Ama belli ki belli ki bazı bahçeler meyve bağlamayacak. Bu net görünüyor. Dolayısıyla yapılandırmayı yaparken bunu dikkate almak, bunu değerlendirmek lazım. Bir de üreticilerimizin banka borcu olan üreticilerimizin taze krediye, taze paraya ihtiyacı var. Yani bankaya gittiği zaman senin borcun var, biz sana para veremeyiz dendiği zaman üreticimizin işi biter. Üreticimize taze para lazım, yeni kredi imkanlarını aşmak lazım. Faizsiz veya düşük faizli yeni kredi imkanlarına kavuşması lazım. Bunlar yeter mi? Bunlar da yetmez. Üreticimize girdi desteği sağlanması lazım. İşte bu manada biraz mesafe alınmış görünüyor. Tarım ve Orman Bakanlığı'nın bir çalışması başladı. Maliyetler dikkate alınmak suretiyle üreticilerimize yardım yapılacak. Biliyorsunuz tarım müdürlüklerinde tüm ürünlerle alakalı maliyet hesapları zaten yapılıyor. Sizin kalkıp da üreticiden fatura istenmesi, masraflarını belgelemesi bu mümkün değil. Yani bütün tarım müdürlüklerinde her ürünle alakalı maliyet çizelgesi var. Bu maliyet çizelgesine göre orada işçilik var, girdi var, vesaire var. Bütün masraflarınız var. Bu masraflar üzerinden bir ödeme yapılacağı ifade ediliyor. Tabii biz bunu olumlu karşılıyoruz ama Diğer taleplerimizin de muhakkak surette yerine gelmesi lazım ilave olarak. Tabii biz bunların takipçisi olacağız. Şimdi bunlar niye lazım? Şunun için lazım. Şimdi bakın bir taraftan üretimin sürdürülebilirliği, gıda güvenliği açısından çiftçiyi ayakta tutmamız fevkalade önemli. Şimdi gittiğim yerlerde köy ziyaretleri yapıyorum." diye konuştu.

"Zarar gören üreticimiz bir yaşam mücadelesi verecek"

Gençlerin üretimden kaçığını belirten Başkan Bayraktar,

"Yani eğer biz bu süreçte çiftçilerimize yeterli desteği veremezsek net söylüyorum, bu göç sağlar. Tarımdan göç devam eder. Gençlerimiz kalan gençlerimizin de bir kısmı göç eder. Peki o zaman biz tanımı nasıl yapacağız? Yani nasıl bu ülkeyi besleyeceğiz? Şimdi bir taraftan üretici ayağı var, üreticiyi tarlada tutmaya çalışıyoruz. Ama bunun da bir ayağı tüketici ayağı. Peki tüketici neyi yiyecek?  Yani gıdaya ulaşmak bir problem olabilir. Özellikle zarar gören meyve üretimi ile alakalı söylüyorum. Ulaşsanız da pahalı olacak. Yani bir taraftan da tüketici ayağı var. Bunu düşünmek lazım. Şimdi tabii bizim şu an önceliğimiz üreticimiz, zarar gören üreticimiz bir yaşam mücadelesi verecek. Bu sadece üretimle alakalı değil, bak. Yaşam mücadelesi diyoruz. Yani çoluk çocuğunun rızkını buradan temin ediyor. Çoluk çocuğunun ihtiyacını benim çiftçim nasıl karşılayacak? Devlet bunun hesabını çok iyi yapmalı ve yaşam mücadelesinde bu süreçte çiftçimize yardımcı olmak zorundayız. Sürdürülebilir üretim noktasında olursak tüketicimiz de istediği ürüne ulaşır ve bu ürünleri de daha ucuza yemiş olur. Onun için çiftçimize sahip çıkalım."

Gördüğümüz üzüm bahçelerinde 100'e yakın zarar var

Dışarıdan bakıldığında çiftçiliğin kolay bir iş olduğunun ifade edildiğini belirten Bayraktar,

"Bakın çoluk çocuk bu kadar emek veriliyor ve bu kadar emek bir gecede yok. Bak bu kadar büyük bir emek veriliyor ve bu kadar emek bir gecede yok oldu. İşte tarım böyle bir şey. Dışarıdan bakıldığında ya bu çiftçilik kolay bir iş. Oturdukları yerde para kazanıyorlar. Al sana oturduğumuz yerde böyle para kazanıyoruz. Bir gecede bütün ürünlerimiz yok oluyor. Peki o zaman bu kadar külfetsiz para kazanıyorsak niye bu millet çiftçilikten kaçıyor? O zaman şehirlerdekiler gelsinler. Para kazanma yolu burada. Emekliler gelsinler şehirlerden, gelsinler para kazansınlar. Niye kimse gelmiyor? Niye tutamıyoruz çiftçiyi? Şimdi bakın tespiti doğru koymak lazım. Yani bu manada çiftçimize sahip çıkmamız lazım. Çiftçilerimizin arkasında olmamız lazım. Ben tabii Allah böyle bir afet bir daha göstermesin amin. Tüm çiftçilerimize de geçmiş olsun. Dileklerimizi iletiyoruz. Oda başkanlarımıza da çok teşekkür ediyorum. Açıklamalarıyla sizlere destek veriyorlar. Şu an çalışmalar devam ediyor. Bazı yerlerde kar henüz kalkmadı. Başkanlarımız ve tarım müdürlerimiz sahadalar. O veriler bize diyoruz gelmedi. Ama öyle ürünler var yüzde 30, öyle ürünler var yüzde 50. Şimdi bu bahçede gördüğümüz üzüm bahçelerinde 100'e yakın zarar var. Yani dolayısıyla üzümcülüğümüz zarar görmüş görünüyor.

"Şimdi gezdiğimiz bahçede de yüzde 100 zarar görmüş"

"Şimdi İzmir'de kiraz bahçelerini gezdim. Orada da durum iyi değil. Mustafa Kemalpaşa'da kiraz bahçelerine gittik. Çünkü kiraz da şu açıdan önemli. Dünya ihracatında birinci olduğumuz bir ürün. Öyle görünüyor ki bunu kaybedeceğiz bu sene." diyen Bayraktar, 

"Öyle görünüyor. Ciddi zarar var ama her üründe var. Gördüğüm bütün meyvelerde ve ben bu 65 olarak açıkladığımız il sayısının önümüzdeki günlerde, haftalarda artacağını görüyorum. Ürün olarak en vahim tablo nerede? Bu 65 vilayetin bir defa 30'unda 40'ında çok fazla şey var, sıkıntı var. Gördüğümüz aynı kadarıyla gün büyük hasar hepsinde. Bütün meyvelerde var. Pek hala Türkiye'de Türkiye en en azından çekirdek bazı yerler var mesela. İki iki ilçede var. Üç ilçede var. Bazı yerler var. 15 ilçesi var. 15'ünde de var. Ve bazı yerlerde mesela Şeftali misal diyorum. Bazı yerlerde yüzde 30, bazı yerlerde yüzde 70, bazı yerde yüzde 100. Şimdi bakın gelirken şimdi üzüm bağlarına baktık. Sağ tarafa bakıyoruz. Daha az zarar görmüş. Enteresan değil mi? Sol bahçeye bakıyoruz, yüzde 100 zarar görmüş. Şimdi gezdiğimiz bahçede de yüzde 100 zarar görmüş. Çok enteresan. Yani iki bahçe arasında kaç metre var? 30 metre var, 40 metre var. Çok enteresan bir afet." ifadelerini kullandı.

"Çiftçi sayısı 500 bin'in altına düştü"

çiftçi sayısının 500 bin altına düştüğünü belirten Bayraktar,

"Tabii meyve üretimini ve bazı sebzeler için söylüyorum, sebze üretimini etkileyecek. Olumsuz şekilde etkileyecek. Arzda ciddi manada bir yavaşlama söz konusu olacak. Arz talep dengesi de talep lehinde bozulacak. Yani bunu şimdiden görmemiz lazım ve bugün de bugün de bazı ürünlerde çok enteresandır. Bir anda fiyat hareketlerini görmeye başladık. Bak bugünden başladı. Bugünden fiyat hareketleri başladı. Bu bölgede başta Karadeniz'de fındık fiyatları başladı. Her yerde yükselmeye başladı. Tabii bu çok arzu ettiğimiz bir durum değil. Sonuçta bu insanların da ucuz gıdaya ulaşması lazım. Herkes çoluk çocuğunu beslemeye çalışıyor. Doğru mu arkadaşlar? Yani bir de şimdi ithalat kapıları açtığınızda o da ayrı bir problem. İthalat kapılarını açıyorsunuz. Bu sefer yerli üretime vuruyorsunuz. Yerli üretimi ayağa kaldıramıyorsunuz. Yani dolayısıyla şimdi bizim yapmamız gereken şu süreçte çiftçinin tarladan kopmamasını sağlamak. Bu bahçelere bakım yapmasını sağlamak, gerekli desteği bu manada vermek, başka çaremiz görünmüyor. Şimdi tabii üreticilerimizin taleplerinden biri de bu tabii bugünün sorunu değil yani genelde bir sorunumuz. Bunu bu afetten evvel de dile getirdik. Bir defa Sosyal Güvenlik Kurumu primlerinin çok fazla olduğunu üreticilerimiz ifade ediyor. Sosyal Güvenlik primleri onu da nereden anlıyoruz? Sosyal Güvenlik Kurumu'na kayıtlı çiftçi sayısı 500.000'in altına düştü. Demek ki prim ödenmiyor."

"Odalarımız haklı"

Bayraktar son olarak,

"Şimdi odalarımız haklı olarak gelen çiftçilerimize muafiyet belgesi veriyor. Ve çiftçiyi primden kurtarıyor. Emekli olamıyor. Yani primden kurtardı mı? Hayır, kurtarmıyor. Yani sonuçta prim ödemeyince emeklilik hakkını kaybediyor. Şimdi burada bunu çalışma bakanımızla birkaç defa görüştüm. Bunu Maliye bakanımızla da görüşeceğiz. Oradan çünkü hazineden bir destek gerekiyor. Çiftçi primleri yüksek, bunların aşağı çekilmesi gerekiyor. Eğer bu manada mesafe alamazsak, aşağı çekemezsek Sosyal Güvenlik Kurumuna kayıtlı çiftçi sayısı çok daha aşağı inecek. Bu bir. İkincisi üreticilerimiz sulama ücretlerinin pahalılığından yüksek olmasından çok şikayet ediyor. Bunu Sayın Bakanımıza da intikal ettirdik. Evet, sulama ücretleri çok yüksek. Özellikle iklim değişikliğinin olduğu bu dönemlerde çiftçimiz zaman zaman çok fazla su kullanıyor. Çok fazla para ödüyor. Çok fazla elektrik parası ödüyor. Bunların altından kalkamıyorlar" dedi.